bazı av hayvanları ve avı hakkında bilgi
Çulluk ve Çulluk Avı

Çulluk , Çulluk Avı

Çulluk Dış Görünümü ve Özellikleri
Scolopacidae familyasından olan çulluk bölgelere göre değişik adlarla anılır; yabantavuğu veya bigatsa gibi. Çulluğun ülkemizde avlanılan türü Asya ve Avrupa kıtasında bulunan Scolopax Rusticola'dır. Bacakları oyluk kısmına kadar tüylüdür. Çulluğun sırt kısmı kızıl kahve renginde olup, pas renginde lekeler bulunmaktadır. Aynı kesimler üzerinde yer yer grimsi lekeler de görülmektedir. Alın kısmı sarımtırak gri olup, baş tüylerinin ayırma yerinde 3 tane siyah ve pas renginde enlemesine çapraz çizgiler vardır. Gözün üzerinde de açık sarımtırak bir çizgi bulunur. Gözlerinin, kafasının üstüne yakın bir yerde olması arkası dahil olmak üzere bütün etrafını görmesine olanak verir. Uzun gagasını yumuşak toprağın içine sokabilir ve gagasında bulunan sinirler sayesinde toprak altındaki sevdiği kurtları hissedebilir, buna toprak altında gagasını açabilme yeteneğinide ekleyerek bulduğu bu kurtları rahatlıkla çıkarabilir. Uçarken zigzaglar çizer ve biraz baykuşu andırır. Havalandığı zaman 100-200 m ileriye konar.Çulluk sakin zamanlarda yürüyüşü yavaş, fakat ilk uçuşunda kalkışı gürültülü ve serttir.Uçarken zigzaglar çizer ve biraz baykuşu andırır. Açık arazide uçmaktan hoşlanmaz. Av esnasında vurulmamışsa, silah sesinin ardından derhal 100-200 m ileriye konar ve hızla koşarak izini kaybettirmeye çalışır; eğer çulluk avına merak sararsanız, çok iyi cins bir av köpeğine sahip olmanız gerekir. Fakat büyük av sezonunu bitmesinden sonra Şubat ayının ilk haftasında başlayan ince av dönemi içerisine de köpeksiz olarak çulluk avı yapılır.

Havaların soğumaya başlamasıyla çulluk, Kuzey Avrupa ülkelerinden, Rusya'dan ve Balkanlar'dan Türkiye üzerinden yurdumuza doğru göçe başlar. Çulluklar büyük sürüler halinde göç yapmazlar.Eylül ayı başlarında sular don yapmaya başladığında ve havalar sertleştiğinde göç yüksek kesimlerden önce alçaklara doğru başlar.İsveç'teki çullukların bir kısmı Norveç sahillerine geçer ve oradan Kuzey denizini aşarak İskoçya'ya, İngiltere' ye ve İrlanda' ya dağılırlar. İsveç' teki çullukların bir diğer göç yolu, Baltık denizini aşmak koşuluyla Danimarka ,Almanya,Hollanda,Belçika ve Polonya'dır.Havalar daha da soğudukça kuşlar Avrupa' nın iç kesimlerine yayılırlar, hatta Elbe, Mein, Oder ve Tuna nehirlerinin vadilerini izleyerek Akdeniz'e inerler. Çulluğun Kuzey Kıbrıs' ta ilk görüldüğü günler Kasım ortalarına rastlar, ama asıl, kasım sonu ile aralık ayı içinde önce kıyılara yakın yerlerde kendini gösterir. Kötü hava koşulları arttıkça çulluk güneye, kendine rahat besin bulabileceği yerlere doğru göçüne devam eder. Kıbrıs'ta Çulluk'u ilk olarak kuzey sahilindeki avcılar karşılar. Çulluklar şubat ve mart aylarında dönüş yolculuğuna başlar ve doğduğu yerlere kuzey ülkelerine doğru göçe başlarlar. Göç genellikle geceleri olur.

Çulluk Tüfeği
Çulluk avında kullanılacak silahın seçimi avı etkileyen önemli unsurlardan biridir. Çulluk avında sık orman içinde tüfek atıldığı için öncelikle kısa namlulu ve açık şoklu tüfekler tercih edilmelidir. Bu durum avcıya hem saçmaların daha çabuk dağılmasını hem de ormanlık-çalılık yerlerde daha rahat hareket etmeyi sağlarlar. Tüfeğin süperpoze (altalta namlulu) yada çifte (yanyana namlulu) olarak seçilmesi avcının tercihine ve zevkine kalmıştır.

Çulluk Tüfeği Fişeği
Fişek olarak 7-8 numara, saçma ağırlığı olarak 28-32 gr. arası, tercih edilmelidir. Namludan çıkar çıkmaz dağılan keçe fişekler tercih edilir. Ancak ikinci namluya daha uzun menzilli bir fişek koymakta fayda vardır. Avcı başına, bir av günü için avlanma miktarında herhangi bir kısıtlama yoktur.






Turaç ve Turaç Avı

Turaç , Turaç Avı

Turaç Dış Görünümü ve Özellikleri
Keklikten biraz irice güzel bir kuştur. Erkek ve dişi aynı görünümdedir. Erkekte siyah renk hakimdir. Erkekte başın tepesi koyu kahverengi, gerdan, yanaklar, göğüs ve ense parlak siyahtır. Gözün arkasında kulak nahiyesinde geniş bir beyaz leke vardır. Ensenin üzeri de beyaz kırçıllıdır. Boyun kestane rengidir. Ense kökü, göğüs ve gövdenin yarıları ile karın kısmı mercimek iriliğinde beyaz beneklerle süslüdür. Sırt ve kanat örtü tüyleri koyu kahverengi üzerleri boyuna siyah-beyaz çizgi beneklidir. Kuyruk tüyleri siyah, enine hafif zikzaklı, ince beyaz şeritlidir. Sırtın alt kısmı ve kuyruk örtü tüyleri de aynıdır. Kuyruk altı tüyleri kırmızı kahverengidir. Dişide soluk kahverengi renk hakimdir. Boynunda açık kahverengi bir leke vardır. Sırt kısmı daha koyu, üzeri boyuna ince siyah-beyaz çizgilidir. Göğüs ve karın daha açık, enine koyu kahverengi şeritlidir. Kuyruk koyu kahverengi, enine beyaz şeritli, kuyruk altı tüyleri kımızı kahverengidir. Gaga koyu gri-boz, ayaklar kırmızı kahverengidir. Boyu 35 cm. civarındadır. Ötüşü uzaklardan duyulur. Flüte benzer sesle "tşüyk-tşüyk-tşiyk-kir-riykkk" ve "tşik, tşirmii" diye öter. Çok sıkıştığı zaman dikine havalanır ve kanat gererek kısa kanat vuruşları ile süzülür. Turaç da diğerleri gibi uçmaktan çok yürümeyi yeğler.

Sazlık ve çalılıklarla kaplı sulak ovalarda buğday, darı, susam, mısır, pamuk tarlaları kenarında sık çalılık yerlerde yaşar. Yuvasını sık ot ve saz diplerinde kovuk gibi yerlerde yapar. 12-16 tane zeytuni renkte yumurta yumurtlar. 18-19 gün kuluçkada yatar. Yavrular anaları ile hemen yuvayı terk ederler. 3 haftalıkken uçarlar. Yavrular ilk haftalarda böcek, solucan, tırtıl ve kurtlarla beslenirler. Esas besinlerini yağlı ve yağsız bitki tohumları, taneler, bitkilerin körpe sürgünleri, üzümsü meyveler ve böcekler oluşturur. Yurdumuzda İçel, Adana, Halay, Gaziantep, Kilis, İslahiye, Mardin'in Nusaybin ve Silopi ilçeleri ile batıda Alanya'dan, Antalya'ya kadar sahil şeridinde uygun yaşama ortamlarında bulunur. Daha önceleri Dalaman, Menderes ve Gediz Ovaları'nda yaşamıştır. Son 50 yıl içerisinde popülasyon sayısı tüm yurtta azalmış ve tükenme noktasına gelmiştir. Yurdumuz dışında Kıbrıs, Suriye, Irak, Ürdün, Lübnan, İran, Pakistan ve Batı Hindistan'da yaşar.






Karaca ve Karaca Avı

Karaca , Karaca Avı

Karacaların Yaşama Ortamı
Alt tabakası zengin yapraklı koru ormanlarını, ibreli-yapraklı karışık ormanları ve baltalıkları sever. Tarım alanlarının ormanla iç içe olduğu yerleri, bol miktarda çayırlık ve açıklıkların bulunduğu yapraklı korulukları ve korulu baltalıkları tercih eder.

Karacaların Biyolojik Özellikleri

Karacalar gece ve gündüz yayılır. Genellikle akşam ve sabah saatlerinde, bazen öğleden sonraları ve aydınlık gece yarısından sonra otlar. Karacalar, atlayarak ve sıçrayarak hareket eder, sadece otlarken yürür. Yerine bağlı bir hayvandır, çevresinden ayrılmaz. Sonbahardan ilkbahara kadar yaşlı bir dişinin güttüğü irili ufaklı gruplar, kışın ise grupların birleşmesiyle küçük sürüler teşkil ederler. Yaşlı erkekler ilkbaharda genellikle tek gezerler. Haziranda çiftleşirler. Gebelik süresi 11 aydır. Genellikle ikiz doğururlar. Karaca yavruları doğduklarında ve ilk altı haftada iri beyaz beneklidirler. Taze sürgün, tomurcuk, yaprak ve ot yiyerek beslenirler. Üzümsü meyveler, kestane, meşe palamudu, yabani armut, erik gibi meyveler, yosunlar, mantarlar diğer gıdalarını teşkil eder. 15 yıl kadar yaşarlar.

Karacalar nerelerde bulunur

Yurdumuzdaki geniş yayılış alanına rağmen sayıca çok azalmıştır



Tavşan ve Tavşan Avı

Tavşan , Tavşan Avı

Avcılar açısından büyük bir zevk kabul edilen tavşan avı genellikle keklik avı ile birlikte yapılan zevkli bir avdır. Tavşan, kısa ve kalın kuyruğu, uzun arka bacakları ve genellikle gri boz rengi ile karakteristik bir görünüme sahiptir. Arka bacakları öndekilerden uzun olduğundan yokuş yukarı çok daha kolay kaçarlar. Üst dudağı ikiye bölen derince bir yarık vardır. Yarık olan üst dudak kalınca ve oynaktır. Üst dudağın üzerinde uzun sert kıllardan ibaret bıyığı ve gözünün üstünde de uzun kıllar vardır. Bu uzun kıllar dokunma vazifesi görür. Gözleri başın yan tarafındadır. Tavşanın erkeği ile dişisi arasında görünüm itibarıyla fark yok denecek kadar azdır. Tavşan'ın görmesi diğer duyu organlarına göre daha zayıftır. Özellikle koşarken arkasını iyi görmesine karşın önünü tam olarak göremez. Bunda kaçarken daima arkasını kontrol etmesinin de payı vardır tabii. Buna karşılık duyma organı çok hassastır. En küçük bir çıtırtıyı dahi hemen duyup hisseder.

Tavşan' a Kıbrıs'ta hemen hemen her bölgede rastlanır.

Tavşanın bölgesini çok iyi bildiğinden tavşan avında yavaş hareket etmek gerekir. Zaman zaman duraklamak faydalıdır. Eğer tavşan köpeği atlatmış veya köpek kokusunu alamamış ise, hizasına gelen avcıyı genellikle bir miktar geçirdikten sonra ters istikamete kaçar. Bu sebeple çalı, dikenlik, taşlık alanlarda veya dibinde tavşan yatabileceği tahmin edilen yerlere, fırlayan tavşan ileri kaçacak şekilde yanaşmalıdır. Her avda olduğu gibi tavşan avında da tavşanın çeşitli özellikleri ve yaşam alanı bilindiği takdirde, arayıp bulmada ve avı vurmada başarı oranı artar.

Kalkan tavşan vurulamazsa veya tüfek atılamazsa, köpek tavşanı kovar ve tavşan bir daire çizerek ilk kalktığı yerin yakınından geçer. Bu sebeple çok yakın ve süratli izleyen köpeklerin önündeki tavşan uzak mesafelere kaçar. Bu bakımdan tavşan avında ağır, fakat izi şaşmadan kovalayan ve arkasından ağlayan köpek makbuldür. Tavşan avında kullanılan köpek çok iyi yetiştirilmiş ve eğitilmiş olmalıdır. Eğitimsiz bir köpekle tavşan avlamaktansa hiç köpek kullanmamak daha iyidir. .

Tavşan avında hava şartları çok önem taşır, rutubetli havalarda kuru ve taşlık yerleri, seyrek çalılıkları kendine yatak yeri olarak seçer. Soğuk havalarda, toprak yığınları kenarlarında yataklanır.

Tavşanların üreme potansiyeli oldukça yüksektir.Kıbrısın iklim şartlarında yılda 4 defa yavrularlar. Tavşan yavruları oldukça gelişmiş halde doğarlar.

Tavşan Avında Tüfek
Tavşan avı için; düz bir mera av bölgeniz ise, 3-1 tüfek iyi bir tercihdir. Eğer sık ormanlık alanlarda tavşan avına çıkmışsanız 5-4 tüfek tercih nedenidir. Tüfeğin süperpoze (altalta namlulu) yada çifte (yanyana namlulu) olarak seçilmesi avcının tercihine ve zevkine kalmıştır

Tavşan Avında Fişek
Tavşan avında fişek olarak 30-34 gr. Saçma numarası 4-5-6’dır. En iyi atış mesafesi 25 m.’dir. 40 metreye kadar iyi bir isabet sağlanırsa da 40 m.’den sonra saçma hüzmesi çok dağılacağından isabet ihtimali azalır ve isabet edecek 1-2 saçma da tavşanı ancak yaralar.

Ruhsatlı kişi başına bir av gününde 1 adet avlanılabilir.





Yaban Keçisi ve Yaban Keçisi Avı

Yaban Keçisi , Yaban Keçisi Avı

Yaban Keçisinin Yayılış ve Ekolojik Özellikleri

Akdeniz ve Karadeniz Dağları' nda yayılış gösteren bir tür olup dişiler 5 aylık bir hamilelik süresinden sonra yılda 1-2 yavru doğurur. Bu türün popülasyonu doğada izlenerek özellikle belirli bölgelerde sınırlı bir avcılığa izin verilmesi gerekir.

Dağ avları denince, akla en önce Çengel Boynuzlu Dağ Keçisi (Şamua) ve Yaban Keçisi (Kızıl keçi, bezoar) avı gelmektedir. Bu hayvanların her ikisininde avı benzerlik arz etmektedir. Bazı dağlarda aynı anda her ikisininde avını yapmak mümkün olabilmektedir.

Yaban keçisi, av hayvanlarının en vahşi ve ürkeğidir. Hiç bir hayvanda olmayan seziler yaban keçisinde toplanmıştır. Kendisinden başka hiç bir canlıya güvenmez ve birlikte olmaz. Yaşayışı, telaş ve ürkekliğe dayalıdır. Öyle ki; yaban keçisi yırtıcı bir hayvan olsaydı, sezileri ve yetenekleri korkunç düzeyde olduğundan, hiç bir canlı onunla başa çıkamazdı diyebiliriz.

Çengel Boynuzlu Dağ Keçisi
Yaban keçisini avlayabilmek için sağlık açısından yeterli olmanız gerekmektedir. En önce bacaklarınız çok sağlam olmalı, yaban keçisinin peşinden giderken, yalçın kayalıklardan, uçurumlardan geçebilmeli, havanın kararmasıyla bulunduğunuz yerde iptidai bir şekilde sabahlayacak kadar açık havaya ve soğuğa dayanıklı olunmalı, araziye çok kolay uyum sağlayan yaban keçisini görebilmek için de iyi bir çift göze sahip olunmalıdır. En sonunda da tüm bunlara göğüs gerip avınıza yaklaştıktan sonra onu atıp vuracak kadar sağlam bir atıcılığınız olmalıdır.

Unutmayın ki bu atışınız belki ikinciye imkan vermeyecek bir atış olacak ve antrenmanlarda yaptığınız gibi rahatlıkla tüfek atamayacak, "oraya şunu koy, dirseğimi destekle" gibisinden bir lüksünüz olmayabilecektir.

Yaban keçisi avı minumum iki kişiyle yapılacak bir avdır. Bu avda dağların zirvelerine kesinlikle tek başına çıkılmaz. Her zaman yaralanmalara sebep olacak şekilde, istenmeyen sürprizlere açık bir avdır. Tabir-i caiz ise av gibi avdır. Adam gibi avlanılacak ve her şeyinizle kendinizi kanıtlamak ihtiyacı hissedeceğiniz bir avdır. Yaban keçisi avında başarılı olmak için tüm bu vasıfların yanında en önemlisi talihinizin açık olmasıdır. Çoğu yaban keçisi avında avcı avı bulmaz YABAN KEÇİSİ AVCIYA GÖZÜKÜR. Yaban keçisi dağdaki tüm belirtileri algılayan ve beynine yükleyen bir tedirginliğe sahiptir. Onun için tepesinde dolaşan sinek dahi dikkat etmesini gerektiren bir olgudur. Dağların tüm keklikleri özellikle de UR KEKLİKLER yaban keçilerinin dostudur. Avlanırken ıslık çalarak yitip giden bir ur keklik sizi tüm dağa ilan etmiş olur. O yüzden kırsalda derler ki " yaban keçilerinin çobanı ur kekliklerdir" Yaban keçisi avında dikkat edilecek bir diğer olgu ise, bu avda aşağıdan yukarı değil, her zaman yukarıdan aşağıya av yapılmasının gerektiğidir. Yukarıdan aşağıya yapılan avlarda avı görmeniz ve yaklaşmanız her zaman daha garantili olacaktır.

Yaban keçisi avında genelde, hayvanların geçtikleri ve takip ettikleri güzergah tesbit edilerek akşamdan ya da geceden buralarda konaklayarak sabahleyin bek avı yapılması esasına dayanan avlanma şekli uygulanır. Diğer bir yöntem ise, gezerek, avın olabileceği yerleri kontrol edip, bıkmadan usanmadan dürbün atmaktır. Bu yaban keçisi avının en zor şeklidir. Aşırı derecede dikkat, bilgi-beceri ve kondüsyon gerektirir.

Bir diğer bir yöntem, hayvana ya da hayvanlara yaklaşma imkanı yoksa bir arkadaşınızı hayvanın bulunduğu yerin arkasına göndermek ve hayvanların size doğru yönelmesini sağlamaktır. Bunun için, yaban keçisini ürküten avcının da çok bilgili olması, nasıl ve ne şekilde hayvanı tedirgin edeceğini bilmesi gerekmektedir.

Bunca yorgunluktan sonra avını gören avcı, binbir güçlükle avına yaklaşmaya çalışır. Beş dakikalık yeri belki 3-5 saatte dolaşarak avını menzile sokar. Sonunda tetiği ezdiğinde, yaban keçisinin bulunduğu taştan sessizce devrilip, çimenlerin ya da karın üzerine yuvarlanmasının ardından bütün eziyetler ve zorluklar sona ermiştir. Artık avınızla baş başasınızdır. Elinizle hürmetkar sakalını okşar belki bir cigara tüttürür, yanında da cep matarasını parlatırsınız. Artık rahatlamış ve dağların keyfini çıkarır olmuşsunuzdur. Şimdi dağların güzelliklerini doya doya seyretmek zamanıdır. Güzelliklerini fark etmeyerek geçtiğiniz her dere, her yamaç, kayanın üzerinde yükselen ardıç, kıştan kalmış erimemiş kar, altınızdan akıp giden dere ya da karların arasından ardıça tırmanmak için acele eden bir sincabın görüntüsü, sizin için en ünlü ressamın fırçasından çıkmış gibidir. Ancak biraz dinlenip, rahatlamanın ardından, asıl büyük problemle karşı karşıya olduğunuz aklınıza gelir. TEKEYİ DAĞDAN İNDİRMEK. Eh artık gülü seven dikenine katlanır.

Yaban keçisinin ergin bir tekesinin uzunluğu 120-130cm, yüksekliği 90-100 cm. Ağırlığı ise yaklaşık 80-90 kg gelmektedir. Aynı erginlikte ki dişinin ağırlığı ise ancak 30-35 kg, uzunluğu ise 60-70cm.dir. Postları açık kırmızımtrak ya da sarımtrak pas rengindedir. Dişilerde genelde renkler değişmemekte, tekelerde ise çeşitli renk versiyonları takip edilmektedir.

Tekelerin renkleri kışın daha ziyade beyaza yakındır. Yaşlandıkça bu renk sırtlarda grimsi, karın tarafında da beyaz uçlu kılların mevcudiyeti şeklinde olur. Tekelerde 4 yaşından sonra ve kış aylarında göğüsü çevreleyen ve omuzun üzerinden geçen siyah bir bant oluşur. Hem erkekte hem de dişide sakal mevcuttur. Ancak tekenin sakalı daha gür ve uzun olur. Boynuz olarakta dişinin boynuzları ince ve kısadır. Belirli bir ölçünün üstüne çıkmaz. Çiftleşme zamanları Aralık-Şubat arası olmak üzre aşağı yukarı 40 günlük bir zaman dilimini kapsar. Yaşadıkları muhite ve iklim şartlarına göre bu zaman dilim arasındaki günlerde çiftleşirler. Gebelik müddeti 5 aydır. Dişi nisan sonunda ya da mayıs başında doğurur. Genelde 2 yaşındaki dişiler 2 yavru, 3 yaşındaki dişiler ise 3 yavru yaparlar. Emzirme 6 ay sürer.

Keçinin düşmanları insandan başka, kurt ve vaşaktır. Kartal, çakal ve tilkiler ise genellikle yavrularına karşı tehlike arz ederler.

Türkiye' de yaban keçilerinin rekor trofeye sahip tekelerinin bulunduğu bir gerçektir. Ancak gerek Orman Bakanlığının belirli bir av politikası olmaması, gerekse insanlarımızın trofe anlayışı bulunmaması sebebiyle Türkiye'de avlanan tekelerin boynuz uzunlukları bilinmemekte ve dolayısıyla dünya kamuoyuna tekelerimizi tanıtamamaktayız. Türkiye'de yabancı turist avcıya arz edilen teke avlaklarının kısıtlı olması, en büyük tekelerin yaşadığı doğu vilayetlerinin ava açılmaması gibi sebeplerden dolayı AV TURİZMİ ölme noktasına gelmiş bulunmaktadır





Bıldırcın ve Bıldırcın Avı

Bıldırcın , Bıldırcın Avı

Bıldırcınlar, sülüngillerin en küçüğüdür. Genelde erkek ve dişi aynı görünüştedir. Erkekler, gerdanlarındaki koyu lekeden ayırt edilebilirler. Bıldırcınların erginlerinde baş, açık boz kahverengidir. Gaga dibi ve alından başlayan koyu ince şeritler enseye kadar iner. Sırtı ve kuyruğu boz kahverengi, üzeri boyuna san çizgili ve koyu lekelidir. Kanatları ve kanat örtü tüyleri ise enine sarı çizgilidir. Bıldırcın Göğsü sarı kahverengi ve koyu benekli, karın kısmı kirli beyaz, krem rengidir. Bıldırcının kanatlarını örten yan tüyler kahverengi boyuna sarı çizgili, üzerleri koyu kahverengi lekelidir. Gaga, gri-boz, ayaklar kirli sarı renklidir. Hızlı kanat çırpışları ile alçaktan uçar. Uzak mesafeye gitmez. Konacağına yakın kanat süzer ve kanat çırparak konar. Boyu 18 cm. civarındadır. Çiftleşme zamanı günün erken saatlerinde ve akşam üstleri, hatta geceleri bile erkekler uzaklardan duyulabilen bir sesle "pıt-pıdıyk, pıt pıdıyk" diye öterler. Ürktüğü ve havalandığı zaman hızlı kalktıkları için kanatlarından "pirinnnn" diye bir ses çıkar.

Yurdumuzda rastlanan bıldırcınların bir bölümü yaz göçmeni, bir bölümü de geçit kuşudur. İlkbaharda yurdumuza gelen bıldırcınlar Marmara ve Ege'nin yüksek yerlerindeki yaylalar ve tarlalarda Orta ve Doğu Anadolu'da ekin tarlaları, otlaklar ve yaylalarda yuvalanırlar. Toprağı hafifçe eşerek açtığı kuru bir yuvada dişi 18-20 gün yatar. Yavrular 2'inci hafta sonunda uçmaya başlar. 6 hafta sonra anaları kadar olur ve ağustos sonu eylül başında güneye göç edecek hale gelirler. Özellikle eylül, ekim aylarında Karadeniz, Marmara ve Trakya Bölgeleri'nde rastlanan bıldırcınlar kuzeyden gelen geçit kuşudur. Romanya, Ukrayna ve Kırım ovalarında kuluçkaya yatan bu kuşlar sonbaharda yurdumuz üzerinden güneye geçer. Bir kısmı da Akdeniz ve Güney Ege'deki ovalarda kışı geçirirler. Bıldırcınlar ekin tarlalarında kuru kısa otluklarda, meralarda yaşarlar. Keklikler gibi sürü halinde bulunmazlar. Tek veya bir kaçı bir arada gezerler. Ekin taneleri, ot tohumları, bitkilerin körpe kısımları ile beslenirler. Bıldırcın yavruları ilk 4 hafta böcek, kurt, tırtıl, karınca yumurtası ile beslenir. Yurdumuzdan başka bütün kuzey yarım küresinde bulunur. Kışı Orta Afrika'da geçirirler.

BILDIRCIN AVI
Her yeni av sezonu bıldırcın avıyla açılır. Avcılığa yeni başlayanların genelde ilk gittikleri av, bıldırcın avıdır. Diğer avlara nazaran daha kolaydır. Yeterince avlanma olasılığı yüksek olduğu için de zevklidir. Çok az giyim ve teçhizat gereklidir. Av merası; anız tabir edilen tarlalar, kısa otluklar, gündöndü veya diğer sebze türü bitkilerin mevcut olduğu tarla ve bahçelerdir. Ava yeni başlayanlar, bu arazilerde kolayca yürüyebilirler. Bıldırcın, genelde düz uçuşlu bir kuş olduğu için tecrübeli avcılar nadiren boşa atarlar. Ancak, bütün bunlara rağmen bıldırcın avının da kendine göre bazı incelikleri vardır.

TÜFEK
Bıldırcın avının tüfeği, avcılığa yeni başlayanlar için, her avda olduğu gibi 12 çaplı bir silahtır. Bu silahın namlu boyu 60-65cm., şokları da 4/4 (silindir/ silindir) veya 2/4 (silindir / yarım silindir) olabilir.

FİŞEK
Kullanılacak fişekteki saçmalar l0 veya 11 numara olabilir. Bu noktada avcıların sıkça içine düştükleri bir yanlışlık da, bu ava giden avcıların genellikle ellerindeki kötü fişekleri bıldırcın avında kullanmalarıdır. Bu davranış tamamen yanlış olup, avcı etiğine ters düşer.

KIYAFET
Bıldırcın avı yurdumuzda ağustos ayı ortasında başlar. Bir gömlek, yelek ve fazla kalın olmayan ama diken geçirmeyen bir pantolon ile yüksek konçlu rahat bir spor ayakkabı bu iş için yeterlidir. Giyim konusunda dikkat edilmesi gereken en önemli nokta üstünüze giyeceğiniz kırmızı bir yelek ve özellikle kırmızı bir şapkadır. En sık av kazaları, özellikle meraların da kalabalık olması nedeniyle bıldırcın avlarında meydana gelmektedir, iyi bir güneş gözlüğü, sizi belki de gözünüze gelebilecek bir saçmadan korur.

( Sürdürülebilir Avcılık İçin Temel Eğitim Kitabı )

İstanbul' da Bıldırcın Avı
İstanbul'da bıldırcın avı en çok Rumeli yakasında Bakırköy' ün ilerisinden başlayıp Büyükçekmece' ye kadar uzanan kırlık arazide, özellikle Avcılar, Ambarlı, Beylikdüzü. Hadımköy ve Haramidere' de, Karadeniz kıyısında Karaburun'da, Anadolu yakasında ise Maltepe' den Kartal'a uzanan alanda yapılırdı. İstanbul'da bıldırcın fermacı, yani koklayarak yerini bulduğu avı burnuyla işaret ederek avcıya gösteren av köpekleri yardımıyla, av tüfeği ile avlanıyordu. Karadeniz kıyılarında ise ahali geceleri ateşle veya lamba ışığı ile cezbettikleri bıldırcınları ağlarla yakalardı. Kimi zaman kuşlar çok bitkin düştükleri için elle bile yakalanırdı. Bu şekilde tutulan bıldırcınların bir bölümü İstanbul'a kafeslerle gönderilir, Beyoğlu Balık pazarında canlı canlı satılırdı. Bıldırcın mevsiminde bazı günler hiç kuş olmaz, bazı günler de her adımda bıldırcın kalkardı. Kuşun çok bol olduğu günlere, İstanbul avcıları İtalyanca gün anlamında "giornata'dan curnata derlerdi. İstanbul'da gece şiddetli karayel estiğinde ertesi gün bıldırcın bol olurdu.

İstanbul'da bıldırcın avcılarının pîri Sadrazam Koca Reşid Paşanın torunu Veliyeddin Kocareşid'di. Veliyeddin Bey Küçükçekmece ile Büyükçekmece arasında bulunan Yakuplu Köyü yakınındaki çiftliğînde 1889'dan 1934'e kadar her yıl bıldırcın avlamıştı. Bu zaman zarfında bir mevsimde 3,394 kuşla en çok bıldırcını 1893'te vurmuştu. Günlük rekorunu da 404 kuşla aynı yılın 13 Eylülündeki curnatada kırmıştı. Bütün avcılık hayatında vurduğu bıldırcın sayısı ise 49 bindi.

İstanbul'da tüfekle bıldırcın avlayanların yanısıra bu kuşu atmaca (Accipiter nisus) ile avlayanlar da vardı. Bütün yırtıcı kuşlarda olduğu gibi atmacanın da dişisi erkeğinden daha iri ve güçlü olduğundan, bu iş için dişi atmaca kullanılırdı. Atmacayla bıldırcın avcılığı 1970'li yıllara kadar Haramidere' de sürüyordu.







Kınalı Keklik ve Kınalı Keklik Avı

Kınalı Keklik , Kınalı Keklik Avı

Kınalı Kekliğin Dış Görünümü ve Özellikleri
Orta büyüklükte, güzel görünüşlü, çok tanınan ve sevilen bir av kuşudur. Erkek ve dişisinin görünümleri genel olarak aynıdır. Başın üzeri açık kurşuni, alın daha açık renklidir. Burun kısmından başlayan, göz ve kulaktan geçerek boynun iki yanından inen ve gerdanın altında birleşen siyahi bir kolye başını süsler. Gerdan krem rengi, kirli beyazdır. Kulak tüyleri kahverengidir. Göğüs açık kiil rengi, karın kısmı koyu krem veya çok açık kahverengi-beyazdır. Ense ve sırtı erguvanı gri-kahverengidir. Omuz tüyleri daha parlak morumsu, üzeri açık renk lekeli ve harelidir. Gövdenin yanlarında kanatları saklayan uzun koyu renkli tüyler enine siyah-beyaz bantlı, uçları koyu kızıl kahverengidir. Kanatlan kapalı durduğunda bu tüyler siyah-beyaz ve kahverengi olmak üzere, 9-10 şerit oluşur. Kuyruk altı örtü tüyleri kiremit rengidir. Gaga kalınca, üst gaga aşağı doğru hafifçe kıvrıktır. Gaga, göz çevresi ve ayaklar kırmızıdır. Erkeklerin ayağında "mahmuz" tabir edilen kıkırdaksı bir çıkıntı bulunur. Yaşama Ortamlarına göre açık veya koyu, büyüklükleri de farklı olabilir. Boylan 33 cm civarındadır. Sert ve seri kanat vuruşlarıyla uçar. Kuvvetli bir kanat gürültüsü ile her yöne havalanabilir. Biraz yükseldikten sonra kanatlarını gererek ve ara sıra çırparak düz uçuşa geçer. Özellikle erkekleri fırlarken "vjıjjık-vıjjık-cık cık" sesi çıkarır. Sabah ve akşam üstleri ve sürü dağıldığında toplamak için "gak gak gak guvak", "gak guvak" diye öterler. Erkeklerin sesi toktur. Dişilerin ise daha incedir. Palazlar "çır çırık-çırık çırak" diye öterler, yerde daha hızlı yürürler. Çok yağış almayan, yarı kurak ve kurak bölgelerde, çalı ve otlarla kaplı yamaçlarda, vadilerde ve yüksek tepe-lerde ekili alanlar ve bağların çevresindeki kayalı, taşlı arazilerde sürüler halinde yaşarlar. Bazen birkaç aile birleşerek 30'luk halla 50'lik sürüler oluştururlar. Monogamdırlar. Hava şartlarına bağlı olarak şubat veya mart başında çift çift ayrılarak eşleşirler. Havaların sıcak gittiği yıllarda bu eşleşme ocak ayında bile olur. Dişiler çalılar arasında, kaya diplerinde, toprakta basit bir yuva yapar ve 12-16 yumurta yaparlar. Kuluçka süresi 24 gündür. İki haftalık yavrular palaz tüylerini düzmeye başlayınca ilk kısa uçuşlarını yaparlar. İlk dört hafta sadece böcekler, kurtlar, larvalar ve karınca yumurlalaı ı ile beslenirler. Besinlerini taneler, tohumlar, körpe filizler, tomur cuklar ve böcekler oluşturur.

Yurdumuzun Karadeniz sahillerinin çok yağışlı sık ormanları ile Marmara - Ege ve Akdeniz Bölgesi'ndeki düz ovalar dışında hemen hemen her yerinde bulunur. Tahıl ekili yükseltiler ideal yaşam ortamıdır. Doğu Anadolu'da 10-15 km'lik göçler yaparlar. Kışı, daha ılıman bölgelerde, az kar tutan vadilerde geçirmek için yaptıkları bu göçe "sökün" denir.

Kınalı Keklik Avı
Ülkemizde yaygın olarak bulunan kınalı keklik avı, yerilen havalanan av kuşları içinde avı hemen hemen en zevkli olanıdır. Kalkışı sırasında kısa kanatlarını çok sert vurarak havalanması, çok uzakklardan kalkışı ve süzülerek uçması gece avcıların rüyalarını süsler. Hatta kalkış sesini hatırlayarak uykudan sıçra yarak uyanan avcı sayısı pek çoktur.
Kınalıkeklik yerleşik av kuşudur. Kayalık ve sarp arazileri kendisine mekan tular. Mevsimlere göre arazinin değişik yörelerinde bulunurlar. Özellikle doğu ve güneydoğuda kışın sert geçtiği bölgelerde kısa mesafeli göçler yapabilirler. Dolayısıyla keklik avcılığında birinci prensip, öncelikle o yörede hayvanın bulunup bulunmadığını tespit etmektir. Var ise, simdi dikkat etmeniz gereken iki önemli faktör vardır.
1- Mevsim
2- Yayılacağı arazinin bitki örtüsü ve su imkanıdır.

Mevsim faktörünü birinci öğe olarak göz önüne alırsak hayvan, soğuk günlerde arazinin güney kısımlarında, sıcak günlerde su başlarında ve yüksek kayalık alanlarda bulunur. Bu mantık çerçevesinde ekim ayında arazinin hemen hemen her yönünde anızlarda yayılan kınalı keklik, aralık ayında arazinin güneyinde ve tohumun yeni atıldığı (herg) tarlalarda bulunur. Dolayısıyla avcılar arasında yaygın bir deyiş olan "Hayvan gibi düşünemeyen hayvanı anlayamaz" sözünü hiç aklımızdan çıkarmamamız gerekmektedir. Hayvan hava şartlan sıcaksa, serine, aşırı soğuksa, sıcak bölgelere sığınmaktadır. Sonbaharda su ihtiyacı kış aylarına göre daha çok olacağı için, su başlarını tercih etmesi iç güdülerinin tabii sonucudur. Keklik günde en az iki kere yaylıma çıkar. İlki, günün ilk ışıklarıyla başlar. Diğeri gün batımı öncesidir. Bunlardan çıkaracağımız sonuç, günün hangi saatinde hayvanın nerede olabileceğini bilmektir. Yurdumuzda keklik avı köpekli ve köpeksiz yapılabilir.

Keklik, geceyi arazinin en yüksek noktasında geçirir. Havanın soğuk ve rüzgarlı veya yağışlı olması halinde ise dere yataklarını ve yoğun kayalıkları tercih eder. Dolayısıyla av sırasında tabiat şartları titizlikle gözlenmeli ve yukarıdaki bilgiler çerçevesi içinde avlanılmalıdır. 15 veya 20 civarında sayılar içinde sürüler halinde yaşayan kınalı keklik alayları "Bozulmamış alay" tabir edilir. Av sahasına giren avcının ilk işi, kalkan keklik alayının toplam sayısını öğrenmek olmalıdır. O an, vuruş yapsa da avını yerden almadan önce kekliklerin gittiği istikameti ve sayılarını belleğine yerleştirmelidir. Avına, keklik sürüsünün gidiş istikametinde devam eden avcı ilk seferde 15 keklik kalktığını ve bunlardan birini avladığını bildiği için önünde minimum 14 keklik olduğunu da bu suretle bilecektir. Örneğin 10-15 dakikalık bir kovalamacadan sonra atış menzilinin dışında 9 keklik kalksa yine o civarda 5 adet "pişkin" tabir ettiğimiz keklik olduğunu ancak bu suretle hesaplayabilecek ve bu yöntem sayesinde, her an bir keklik kalkacağını düşünerek atışa hazırlıklı olabilecektir. Avcının dikkat etmesi gereken önemli bir husus da vurduğu kekliğin düştüğü yeri o anda dikkatle tespit etmesidir. Herhangi bir yanlışlığa meydan vermemek için atış yaptığı noktadan vurduğu hayvanı almak için hareket etmeden önce, o noktaya şapkasını bırakması avcı için bir avantajdır. Vurduğu kekliği bulamadığı takdirde ilk atış noktasına dönmek suretiyle, atış anını tekrar doğru olarak hatırlama imkanına kavuşmuş olur. Kekliğin tahminen düştüğü noktadaki tüy kalıntıları bizim için önemli bir ip ucudur. Yaralı keklik, büyük bir çoğunlukla arazinin yapısına göre aşağılara doğru kayar ve önüne ilk çıkan sık bir çalılığa veya kaya dibine girer.

Kınalı keklik avcının önünde ilk kalktığı zaman çoğunlukla arazinin inişine doğru uçsa da bir süre sonra yine yürüyerek tekrar bulunduğu arazinin tepe noktalarına çıkacaktır. Bu onun tabii davranışıdır. Bu "keklik tarıyor" şeklinde de tabir edilir.

15-20 adetlik bir keklik alayı avlamak suretiyle dağıtılsa bile, aradan geçen yarım saatlik bir sessizlik sonunda dağılan hayvanların öterek birbirini çağırmak suretiyle, tekrar bir araya geldiği görülür. Dolayısıyla keklikleri kaybeden bir avcı bir müddet sessizliğini korursa toplamak için öten kekliklerin seslerinden onların nerede olduğunu yeniden kolayca bulabilir.

Keklik Avı için Tüfek Seçimi
Keklik avı için önerilen ideal tüfek çapı 12'dir. Bu çifte, süperpoze veya yarı otomatik bir silah olabilir. Tercih edilen namlu uzunluğu 68-71 cm. dir. Çok şoklu bir silah kullanıldığı zaman avın açıldığı ilk ayda (Ekim) 1/2 şoku tercih etmeniz gerekirken, aralık ayında tam şoklu bir silah, keklik avının amacına daha uygundur. Bundan amaç, avın açıldığı ilk zamanlarda hayvanın yakından kalkacağı daha sonraları ise ürkek (yılgın) ve güçlü olacağı varsayımından yola çıkarak yapılan bir tercihtir. Bu tercih, avcının zaman içinde edindiği tecrübeler doğrultusunda değişkenlik gösterebilir. Bu konuda tek bir doğru yoktur.

Fişek
Keklik için tercih edilen saçma numarası 7'dir. Yakın mesafelerdeki atışlarda 10 numara saçma da aynı işlevi görecektir. Saçma numarası küçüldükçe dezavantajın yaşanacağı bilinmelidir. 32-36 gr. dolular bu av için yeterlidir.

Kıyafet
Kınalı keklik avında iyi bir yürüyüş botu, işin en önemli parçasıdır. Bu avda avcı, yürüyebildiği kadar şanslıdır. Bu ava, denenmemiş bir ayakkabı ile asla başlanmamalıdır. Fişekliğin tercihen belde taşınması önerilir. Vücudun üst kısmını kapsayan bölgelerde, silah kullanma sırasında takılmalara sebebiyet verecek giysilerden kaçınılması gerekmektedir. Yürüyüş temposunun hızlı olacağı gerçeğinden yola çıkarak terlemelere karşı pamuklu giysiler tercih edilmelidir. Soğuk havalarda vücudun üst kısmı için yünlüler uygundur. İnce bir yağmurluğun bel çantasında taşınmasında fayda vardır. Türüne göre kullanılan şapkanın kulaklıkları soğuk hava bahane edilerek av boyunca asla kapatılmamalıdır. Ses, bu avda başarı için önemli bir faktördür.








Ördek ve Ördek Avı

Ördek , Ördek Avı

Ördekler iki temel gruba ayrılırlar;
Dalıcı Ördekler , Bataklık ördekleri

Ülkemizde en sık rastlanan dalıcı ördekler; patka, elmabaş, altıngöz, dikkuyruk, pasbaş ve denizalasıdır.

Bataklık ördekleri
ise; yeşilbaş, kaşıkgaga, kılkuyruk, macar ve behridir (çamurcun). Ara sıra görmeye alışık olmadığımız ördeklere de rastlarız. Bunlar dış ülkelerde ki olağandışı hava koşulları sonucu ülkemizde konaklamak zorunda kalan ırklardır.

Dalıcı ördeği sudayken de havadayken de bataklık (çipil) ördeğinden ayırmak mümkündür. Dalıcı ördeklerin boyun kısımları uzun, vücudun arka kısmı ise kısadır. Bataklık ördeklerinde ise bu durum tam tersidir. Ayrıca dalıcı ördeklerin kanatları bataklık ördeklerine oranla daha kısadır. Dalıcı ördekler diğerlerine nazaran daha süratli uçarlar. Arkanızdan gelen bir ördek sürüsünü en ufak bir konsantrasyon kaybı ile bir anda yüz metre önünüzde atış menzili dışında bulursunuz. Akşam beklerinde bazen o kadar süratli geçerler ki, sadece kanat seslerini duyarsınız ve gözlerinizin neden daha iyi görmediğine lanet edersiniz. Ancak sorun gözlerinizin kötü olmasında değil, ördeğin kanatlarının iyi olmasındadır. "Ördek avında başarı detaylara verilen önemle doğru orantılıdır." Ördek görme yeteneği son derece gelişmiş, insanoğlunun algılayamadığı renkleri ve hareketleri çok uzaktan ayırt edebilen bir kuştur. Bu yüzden kamuflaj ve gizlenme, detayların en önemlisidir. Kamuflaj dendiğinde biz avcıların aklına en önce her avda giydiğimiz ya da kullandığımız koyu yeşil ve kahverengi desen gelir. Bu desende bir yağmurluğu ya da parkayı sırtımıza geçirir sazın arasında ya da sandalda ördek bekleriz. Sarı sazların arasında bu desen yüzlerce metre yukarıdan geçen bir ördeğe yanıp sönen bir uyarı lambası gibi etki eder. Sazların arasına uygun kamufle olmuş, mührelerini düzgün sıralamış ve sabırlı her avcı doğru yerde ise mutlaka ördek vurur. En azından tüfek atma şansını yakalar. Malzemeye gereken önemi göstermeyen, ördek avına tüfeği eline alıp giden eli tüfekliler ise yıldızdan geçen ördekleri seyredip hırslarından zavallı mekeleri ve diğer su kuşlarını öldürürler. Ördek avı diğer avlarla karşılaştırıldığında çok daha komplike ve malzeme açısından çok daha kapsamlı bir avdır. Her avcı ördek avına gider ama her avcı ördek avlayamaz. İşte ördek avının olmazsa-olmaz kurallarından bir kaçı; mühre, boy çizmesi, kasık çizmesi, derin suda avlanılıyorsa sandal, ördek sesi çıkartan düdük, yağmurluk, uygun bir iç giyim, uygun bir tüfek vs.

Havanın günlük güneşlik, avcı deyimiyle çamaşır havası olduğu günlerde eğer gerekli teçhizatınız, yeterli mühreniz yoksa ve legal avlanıyorsanız ancak havayı alırsınız.

Başarılı bir ördek avı için gerekli ikinci husus ise hava şartlarıdır. Fırtınalı karlı tipili havalarda ördek hem alçak uçar hem de mühreyi gördüğünde hemcinsimdir ya da değildir dinlemeden dalışa geçer. Böyle kötü havalara dayanacak giyiminiz ve malzemeniz varsa o gün mutlaka limitleri doldurursunuz.

Ördek Avında Mühre Kullanımı
Ne yazık ki ülkemizde mühre yapımına gerek önem verilmiyor. Yerli mühreler bırakın ördeği aldatmayı martıları bile kandıramıyor. Dolayısıyla avcı mühresini ithal olarak ya yüksek fiyatlardan bayilerden alıyor ya da imkanı olan yurtdışından getirtiyor. Başarılı bir av için 50-60 mühre gerektiği düşünülürse bu avcıya oldukça pahalıya patlıyor. Ancak benim tavsiyem azar azar da olsa mutlaka kaliteli mühre alınması yönünde. Yabancı kaynaklı kitaplarda tavsiye edilen mühre sayısı cins başına 12.dir. Bu da bu yaklaşık 150-200 mühre eder. Eğer av bölgesi ve bölgedeki ördek cinsleri hakkında bilgi sahibiyseniz, bu rakamlar aşağı doğru çekilebilir. Örneğin avlanacağınız bölge bataklık ise dalıcı ördek mühresi kullanmanız hem gereksiz hem de yanlıştır. Bataklık bir bölgede dalıcı ördeklerin olması bataklık ördeklerine alışılmadık geleceği için uyarıcı bir etki yapar. Ancak gölde ve derin suda her mühreyi kullanabilirsiniz. Çünkü dalıcı ördekler her mühreye rağbet ederler.

Mühre diziminde ördeklerin arasına bir kaç karameke serpiştirmenin faydası vardır. Meke son derece zeki ve ürkek bir hayvan olduğundan yukarıdan geçen ördeğe güven verir. Suya dizdiğiniz mührelerden herhangi birisinde dönme, yan yatma, dalgalanma ya da bozulma varsa bu ördekleri cezbetmeyeceği gibi kaçmalarına da sebep olabilir. Mührelerden birisinin ip kopartıp karaya vurması veya bir mührenin gruptan çok uzağa konması da aynı etkilere sebep olabilir.

Mühreyle yapılan ördek avlarında tekrarlanan en büyük hata ise mührelerin karmakarışık, çuvaldan çıktığı gibi öyle suya atılamasıdır. Kılkuyruğun yanında tekir ördek, onun hemen arkasında patka, arada bir tane çamurcun, çamurcunun arkasında hatta ona dayalı bir şekilde yeşilbaş. Böyle bir dizim asla ve asla aklı selim bir ördeği mührelere sallandıramaz. ( elmabaş ve patka hariç) Öyleyse her ördek grubu kendi içlerinde ırklarına ayrılmalıdır. Yeşilbaşlar bir tarafa, patkalar bir tarafa, kılkuyruklar bir tarafa. Gölde ve derin suda avlanıyorsanız bataklık ve sığ su ördeklerini kıyı kesimine, patka ve elmabaş gibi dalıcı ördekler ise derin kısma konumlandırılmalıdır. Rüzgarın yön değiştirmesi demek sizin dizimi tekrar gözden geçirmeniz demektir. Ayrıca eğer gölde avlanıyorsanız dalıcı ördek sayısını fazla tutmanızda yarar vardır






Sülün ve Sülün Avı

Sülün , Sülün Avı

Sülün Dış Görünümü ve Özellikleri
Keklik ve turaçtan oldukça büyüktür. Erkek ve dişi ayrı görünümdedir. Erkekleri çok renkli, uzun kuyruklu, süslü bir kuştur. Erkeklerde baş, boyun koyu yeşil, madeni lacivert pırıltılıdır. Gözlerinin etrafı çıplak ve koyu kırmızıdır. Kulak arkasındaki tüyler başın arkasında kulak gibi uzamıştır. Boynun altı, ense dibi ve göğüs tüyler koyu kırmızı-kahverengi, mor-erguvani parıltılı, üzerleri enine siyah lekelidir. Karın koyu kahverengi, sırt, omuz ve kanat örtü tüyleri kırmızı, uçları siyah ve beyaz bantlıdır. Kanat uçma tüyleri kahverengi, üzerleri pas sarısı bantlıdır. Kuyruk tüyleri uzun, dipte açık gri-kahverengi uca doğru kızıl kahverengi ve enine geniş siyah bantlıdır.

Sülünlerde dişilerin rengi açık gri kahverengi, boyun ve göğüs açık erguvani parıltılı ve enine koyu lekelidir. Karın açık, enine lekeli, kuyruk uzun açık gri kahverengi, üzeri siyah, koyu kahverengi bantlıdır. Her ikisinde gaga ve ayaklar boynuz rengi, erkeklerin ayağında mahmuz bulunur. Büyük bir gürültüyle dikine havalanır, bir müddet sonra arasıra kanat vurarak ve süzülerek düz bir doğrultuda uçar. Genellikle sessizdirler. Tünerken “kukukuk-gok-gok” diye sesler çıkarırlar. Erkekler horozu andırır “Kirki-kkerikkiii” diye öterler. Boy erkeklerde 75-85 sm., dişilerde 53-63 sm.’dir.

Sülünlerin Yaşam Alanı
Denizden 400 m. yüksekliğe kadar olan mıntıkalarda orman kenarında, sulak, ağaçlık yerlerde, ekili alanların çevrelerindeki çalılıklarda yaşarlar. Yuvasını yerde yapar, zeytuni benekli 12-16 yumurtlar. Kuluçka süresi 24 gündür. Yavrular 2 haftada analarıyla ağaçlara tüneyecek kadar uçabilirler. 3 haftada iyice uçarlar. Geceleri ağaçlarda tünerler. Meyveler, taneler, bitki yumruları, ot tohumları ve böceklerle beslenirler.

Yurdumuzda doğal olarak Samsun, Sinop, Zonguldak, Sakarya, Kocaeli illerinde, İstanbul’un Şile, Terkos, Beykoz, Sarıyer, Çatalca, Kırklareli’ nin Vize, Saray, Tekirdağ’ın Çorlu Çerkezköy, Bursa’nın Karacabey ve M.Kemalpaşa ilçelerinde bulunur







Ur Keklik ve Ur Keklik Avı

Ur Keklik , Ur Keklik Avı

Ur Kekliğin Dış Görünümü ve Özellikleri
Ur Keklik sülüngillerin en irisidir. Ur keklik tüylerinde kül rengi renk hakimdir. Başı irice, alın ve yanakları krem rengi, tepe ve ense külrengidir. Gerdan gri beyazdır. Gaga dibinde başlayan ve gerdanın iki yanında boyna inen koyu gri bir leke vardır. Kursak kısmı, sırtı ve karnı koyu gridir. Kursak kısmında enine koyu renk hareler bulunur. Sırtında ve karnında ise boyuna soluk renk lekeler vardır. Kanatların saklandığı gövde yan tüyleri ise açık külren-gi, üzerleri boyuna kahverengi lekelidir. Kanat uçma tüyleri beyaz, uçları üstten siyah, alttan gri renktedir. Kuyruk koyu gri-kahverengi, kuyruk altı tüyleri beyazdır. Uçarken gri- beyaz görünümü vardır. Gaga iri, üst gaganın ucu hafif aşağı kıvrıktır. Gaga boynuz rengi, ayaklar donuk kirli sarıdır. Erkek ve dişi aynı görünümdedir. Erkeklerin ayaklarında mahmuz bulunur. Kanatları kısa ve küt olmasına rağmen büyük bir patırtı ile fırlar ve vadilerden aşağı çok süratle süzülerek uçar. Kalkarken sert bir "tçok- tçok- tçok" sesi ve uçarken ıslığı andıran bir ses çıkarır. Yemlenir ve eşelenirken tehlikeyi haber vermek için hindi gibi "glu- glu" sesleri çıkarır. Çok hızlı yürürler. Boylan 60 cm. civarındadır.

Ur Kekliğin Yaşam Alanı
Dağların yüksek kayalıklarında, orman sınırı üzerinde, 2000-4000 m, arasındaki yükseklikte yaşarlar. Kış aylarında orman sınırına yakın bodur ardıçların ve çalıların bulunduğu alanlara inerler. Orman içlerine girmezler. Yuvaları sarp yerlerde bir kaya veya taş çıkıntısı altına yaparlar. Toprak üzerinde kenarlara bir iki çöp ve yosun koyarak yaptığı basit yuvaya dişi 10-18 yumurta yumurtlar. Kuluçka süresi 28 gündür. Kuluçkada dişi yatar, erkek çevrede nöbet tutar. Monogamdırlar. Kuluçkadan 10-15 yavru çıkmasına rağmen ancak bir kaçı erginleşebilir. Taze otlar, yosunlar, tohumlar ve böceklerle beslenir. Yurdumuzda D. Karadeniz, O.Toroslar, D. Akdeniz ve D.Anadolu'da bulunurlar

 
Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol